Sitemizde, siz misafirlerimize daha iyi bir web sitesi deneyimi sunabilmek için çerez kullanılmaktadır.
Ziyaretinize varsayılan ayarlar ile devam ederek çerez politikamız doğrultusunda çerez kullanımına izin vermiş oluyorsunuz.
CookieWarningPanelAgreeButton
X

Madde 124

b. Süre verilmesini gerektirmeyen durumlar

b.   Süre verilmesini gerektirmeyen durumlar

Madde 124 - Aşağıdaki durumlarda süre verilmesine gerek yoktur:

1. Borçlunun içinde bulunduğu durumdan veya tutumundan süre verilmesinin etkisiz olacağı anlaşılıyorsa.

2. Borçlunun temerrüdü sonucunda borcun ifası alacaklı için yararsız kalmışsa.

3. Borcun ifasının, belirli bir zamanda veya belirli bir süre içinde gerçekleşmemesi üzerine, ifanın artık kabul edilmeyeceği sözleşmeden anlaşılıyorsa.

I-) 818 Sayılı Borçlar Kanunu:

b) Derhal fesih

Madde 107 - Aşağıdaki hallerde bir mehil tâyinine lüzum yoktur.

1 -        Borçlunun hal ve vaziyetinden bu tedbirin tesirsiz olacağı anlaşılırsa.

2 -        Borçlunun temerrüdü neticesi olarak borcun ifası alacaklı için faidesiz kalmış ise.

3 -        Akdin hükümlerine göre borç tâyin ve tesbit edilen bir zamanda veya muayyen bir mehil içinde ifa edilmek lâzım geliyorsa.

II-) Madde Gerekçesi:

Madde 123 - 818 sayılı Borçlar Kanununun 107 nci maddesini karşılamaktadır.

Tasarının tek fıkraya bağlı üç bentten oluşan 123 üncü maddesinde, süre verilmesini gerektirmeyen durumlar düzenlenmektedir.

818 sayılı Borçlar Kanununun 107 nci maddesinin kenar başlığında kullanılan “b. Derhâl fesih” şeklindeki ibare, Tasarıda “b. Süre verilmesini gerektirmeyen durumlar” şeklinde değiştirilmiştir.

818 sayılı Borçlar Kanununun 107 nci maddesinin (1) numaralı bendi, Tasarıda “Borçlunun içinde bulunduğu durumdan veya tutumundan süre verilmesinin etkisiz olacağı anlaşılıyorsa” şekline dönüştürülmüştür.

818 sayılı Borçlar Kanununun 107 nci maddesinin (3) numaralı bendi, Tasarıda “Borcun ifasının, belirli bir zamanda veya belirli bir süre içinde gerçekleşmemesi üzerine, ifanın artık kabul edilmeyeceği sözleşmeden anlaşılıyorsa” şeklinde kaleme alınmıştır. Tasarıda kullanılan “…ifanın artık kabul edilmeyeceği” şeklindeki ibare, 818 sayılı Borçlar Kanununun 107 nci maddesinin (3) numaralı bendinde bulunmamakla birlikte, bu durumda kesin vadeli sözleşme söz konusu olduğu için, borçlunun ifa imkânsızlığıyla karşı karşıya kalacağı göz önünde tutulursa, alacaklının ifayı kabul etmesinden de söz edilemez.

Metninde yapılan düzeltme ve arılaştırma dışında, maddede 818 sayılı Borçlar Kanununa göre bir hüküm değişikliği yoktur.

III-) Kaynak İsviçre Borçlar Kanunu:

1-) OR:

b. Ohne Fristansetzung

Art. 108

Die Ansetzung einer Frist zur nachträglichen Erfüllung ist nicht erforderlich:

1. wenn aus dem Verhalten des Schuldners hervorgeht, dass sie sich als unnütz erweisen würde;

2. wenn infolge Verzuges des Schuldners die Leistung für den Gläubiger nutzlos geworden ist;

3. wenn sich aus dem Vertrage die Absicht der Parteien ergibt, dass die Leistung genau zu einer bestimmten oder bis zu einer bestimmten Zeit erfolgen soll.

2-) CO:

b. Résiliation immédiate

Art. 108

La fixation d’un délai n’est pas nécessaire:

1. lorsqu’il ressort de l’attitude du débiteur que cette mesure serait sans effet;

2. lorsque, par suite de la demeure du débiteur, l’exécution de l’obligation est devenue sans utilité pour le créancier;

3. lorsque aux termes du contrat l’exécution doit avoir lieu exactement à un terme fixe ou dans un délai déterminé.

IV-) Yargı Kararları:

1-) Y. 3. HD, T: 26.11.2020, E: 2020/4912, K: 2020/7159:

“… Davacı karşı davalı; kast ajansı olarak faaliyet gösterdiklerini, davalı ile aralarında 16.06.2010 tarihli bir sözleşme bulunduğunu, sözleşme kapsamındaki faaliyetler neticesinde davalının ünlü bir oyuncu haline geldiğini, sözleşmede onay olmaksızın üçüncü kişilerle çalışmayacağını taahhüt etmesine rağmen davalının habersizce ... isimli dizi projesinde rol aldığını, ardından komisyon ücreti ödememek için haksız olarak sözleşmeyi feshettiğini ileri sürerek, sözleşmenin 12. maddesinde haksız fesih halinde cezai şart olarak kararlaştırılan 100.000 Amerikan dolarının dava tarihindeki karşılığı olan 202.000 TL ile yoksun kalınan kâra ilişkin olarak fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 3.000 TL’nin dava tarihinden itibaren işleyecek reeskont faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir.

Davalı karşı davacı; davalı şirketin 16.06.2010 tarihli sözleşmeden doğan yükümlülüklerine aykırı davrandığını, sözleşme süresi olan üç yıl boyunca sadece bir projede yer alabildiğini, Huzur Sokağı isimli dizinin yapımcılarından teklif aldığını, bu teklifi davacı tarafa bildirerek davacı ile dizi yapımcısı şirket arasında iletişim kurulmasını sağladığını, daha sonra yapımcı şirket yetkililerinden davacı şirketin sahibi olan ... ’nun yapımcı şirket ile aralarında görülmekte olan bir dava nedeniyle şirketlerine bağlı olan bir oyuncunun bu yapım şirketine ait bir dizide yer almasına izin vermeyeceğini beyan ettiğini öğrendiğini, belirtilen tüm bu nedenlerle sözleşmeyi haklı olarak feshettiğini, ayrıca davacı taraftan dava konusu sözleşme süresi boyunca yaptığı tek işten kaynaklı olarak 7.500 TL alacaklı olduğunu ileri sürerek, asıl davanın reddi ile, 7.500 TL’nin dava tarihinden itibaren işleyecek reeskont faizi ile birlikte davalı taraftan tahsiline karar verilmesini istemiştir.

Mahkemece, asıl davasının kısmen kabulüne; 50.000 TL cezai şart ile 7.500 TL alacağın davacı alacağından mahsubu ile taleple sınırlı olarak 3.000 TL yoksun kalınan alacağın dava tarihinden itibaren işleyecek reeskont avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline, karşı davanın reddine, karar verilmiş; hüküm, taraflarca temyiz edilmiştir. …

6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun (818 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 107. maddesi) 123. maddesine göre karşılıklı borç yükleyen sözleşmelerde, taraflardan biri temerrüde düştüğü takdirde diğeri, borcun ifa edilmesi için uygun bir süre verebilir veya uygun bir süre verilmesini hâkimden isteyebilir. Süre verilmesini gerektirmeyen durumları düzenleyen Kanunun 124. maddesinde de borçlunun içinde bulunduğu durumdan veya tutumundan süre verilmesinin etkisiz olacağının anlaşılması halinde süre verilmesine gerek olmaksızın alacaklının Kanunun 125. maddesinde düzenlenen; borcun ifasını ve gecikme sebebiyle tazminat talep etme, borcun ifasından ve gecikme tazminatı isteme hakkından vazgeçerek borcun ifa edilmemesinden doğan zararın giderilmesini isteyebilme ve sözleşmeden dönme seçimlik haklarından birini kullanabileceği, sözleşmeden dönme hakkının kullanılması halinde de tarafların karşılıklı olarak ifa yükümlülüğünden kurtulacağı düzenlenmiştir.

Mahkemenin de kabulünde olduğu üzere dosya kapsamından ve dava konusu dizinin yapımcı şirketin yetkilisi olan ...’in tanık olarak verdiği ifade içeriğinden, davacı-karşı davalı şirketin, ilgili dizinin yapımcı şirketi ile aralarında devam eden dava ve husumet sebebiyle davalı-karşı davacının anılan dizide yer almasına engel olduğu sabittir. Nitekim davalı-karşı davacı 13.09.2013 tarihli ihtarname ile davacı-karşı davalı ile aralarındaki sözleşmeyi feshetmiş, daha sonra 23.09.2013 tarihinde anılan dizi film projesinde yer almak üzere sözleşme akdetmiştir. Buna göre Mahkemece her ne kadar davalı-karşı davacının süre vermeksizin sözleşmeyi feshetmesi nedeniyle feshin geçersiz olduğu gerekçesiyle asıl davanın kısmen kabulüne, karşı davanın reddine karar verilmiş ise de, yukarıda yer alan somut bilgiler değerlendirildiğinde TBK’nın 124. maddesinde düzenlendiği üzere davalı-karşı davacı yönünden dava konusu sözleşmeyi sona erdirmesi için artık süre verilmesine gerek duyulmayan bir hâlin oluştuğunun kabulü gerekmektedir. O halde, Mahkemece, davalı-karşı davacının davacı ile aralarındaki 16.06.2010 tarihli sözleşmeyi haklı nedenle feshettiği kabul edilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirmiştir. …”

2-) Y. 23. HD, T: 06.12.2016, E: 2015/5981, K: 2016/5294:

“… Davacı vekili, müvekkili ile davalı arasında 03.05.2012 tarihinde "rulman alım-satım sözleşmesi" düzenlendiğini, sözleşme uyarınca bir kısım siparişin hazır edilmesine rağmen teslim alınmadığı gibi davalı tarafça sözleşmenin feshedildiğini, bu sebeple oluşan 57.987 Euro zararın tahsilini istemiştir.

Davalı vekili, davalı tarafından sözleşme ile kararlaştırılan ticari emtiayı süresinde teslim ediminin yerine getirilmediğini, bu sebeple BK’nın 473. maddesi uyarınca davalı tarafın kusurundan kaynaklı olarak sözleşmenin haklı sebeple feshedildiğini savunarak, davanın reddini istemiştir.

Mahkemece iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre; taraflar arasında alım-satım ilişkisinin bulunduğu, davacı satıcının temerrüdünden bahsedebilmek için, davalı alıcının öncelikle davacıyı temerrüde düşürmesi ve sonucuna göre sözleşmeyi feshetmesi gerekirken, davacıyı temerrüde düşürmeden sözleşmenin feshedilmiş olmasında davalının haklı bulunmadığı, gerekçesiyle, davanın kabulüne karar verilmiştir.
Kararı, davalı vekili temyiz etmiştir.

Taraflar arasındaki sözleşme ile eki teklifte, teslim tarihi kesin olarak belirlenmiştir. Temerrüt için ayrıca ihtar gerektiğine dair sözleşmede bir hüküm de bulunmamasına göre ticari işlerde teslim süresinin geçmesiyle temerrüt gerçekleşir. TTK’nın 19. ve BK’nın 212’ye uyan kesin vadeli ticari satış işlemlerinde BK’nın 124 b. 3’deki şartların gerçekleşmesi aranmayacaktır. (Türk Borçlar Hukuku Özel Hükümler, İst. 2014, s.101) Mahkemece bu kabulün aksine BK’nın 117. maddesi yanlış yorumlanarak temerrüt için ayrıca ihtar aranması doğru değildir. Her ne kadar teslim süresi 6 ay olan 1. sıradaki sipariş ile ilgili süre, fesih tarihinde henüz dolmamışsa da, ticari satımda alıcı kısmi ifayı kabule zorlanamayacağından Mahkemece bu hususlar nazara alınarak davalının sözleşmeyi feshetmesinde haklı olduğunun kabulüyle davanın reddine karar verilmesi gerekirken aksi düşünce ve hatalı değerlendirme ile yazılı şekilde davanın kabulüne karar verilmesinde isabet görülmemiştir. …”

Copyright © 2017 - 2025 Prof. Dr. İlhan Helvacı. Tüm hakları saklıdır.
X