Sitemizde, siz misafirlerimize daha iyi bir web sitesi deneyimi sunabilmek için çerez kullanılmaktadır.
Ziyaretinize varsayılan ayarlar ile devam ederek çerez politikamız doğrultusunda çerez kullanımına izin vermiş oluyorsunuz.
CookieWarningPanelAgreeButton
X

Madde 123

a. Süre verilmesi

4.   Karşılıklı borç yükleyen sözleşmelerde

a.   Süre verilmesi

Madde 123 - Karşılıklı borç yükleyen sözleşmelerde, taraflardan biri temerrüde düştüğü takdirde diğeri, borcun ifa edilmesi için uygun bir süre verebilir veya uygun bir süre verilmesini hâkimden isteyebilir.

I-) 818 Sayılı Borçlar Kanunu:

4 - Bir mehil tâyini suretiyle

a) Fesih hakkı

Madde 106 / f. 1 - Karşılıklı taahhütleri havi olan bir akitte iki taraftan biri mütemerrit olduğu takdirde, diğeri borcun ifa edilmesi için münasip bir mehil tâyin veya münasip bir mehilin tâyinini hâkimden isteyebilir.

II-) Madde Gerekçesi:

Madde 122 - 818 sayılı Borçlar Kanununun 106 ncı maddesinin birinci fıkrasını karşılamaktadır.

Tasarının tek fıkradan oluşan 122 nci maddesinde, karşılıklı borç yükleyen sözleşmelerde borçluya süre verilmesi düzenlenmektedir.

818 sayılı Borçlar Kanununun 106 ncı maddesinin kenar başlığında kullanılan “4. Bir mehil tayini suretiyle / a. Fesih hakkı” şeklindeki ibareler, Tasarıda “4. Karşılıklı borç yükleyen sözleşmelerde / a. Süre verilmesi” şeklinde değiştirilmiştir.

818 sayılı Borçlar Kanununun 106 ncı maddesi iki fıkradan oluştuğu hâlde, Tasarının 122 nci maddesi tek fıkradan oluşmaktadır. Bunun sebebi, 818 sayılı Borçlar Kanununun aynı maddesinin ikinci fıkrasının, Tasarının 124 üncü maddesinde ayrıca düzenlenmiş olmasıdır.

818 sayılı Borçlar Kanununun 106 ncı maddesinin birinci fıkrasında kullanılan “Karşılıklı taahhütleri hâvi olan bir akitte” şeklindeki ibare, Tasarıda “Karşılıklı borç yükleyen sözleşmelerde” şeklinde ifade edilmiştir.

Sistematik yapısı ile metninde yapılan düzeltme ve arılaştırma dışında, maddede 818 sayılı Borçlar Kanununa göre bir hüküm değişikliği yoktur.

III-) Kaynak İsviçre Borçlar Kanunu:

1-) OR:

4. Rücktritt und Schadenersatz

a. Unter Fristansetzung

Art. 107/Abs. 1

1 Wenn sich ein Schuldner bei zweiseitigen Verträgen im Verzuge befindet, so ist der Gläubiger berechtigt, ihm eine angemessene Frist zur nachträglichen Erfüllung anzusetzen oder durch die zuständige Behörde ansetzen zu lassen.

2-) CO:

4. Droit de résiliation

a. Avec fixation d’un délai

Art. 107/al. 1

1 Lorsque, dans un contrat bilatéral, l’une des parties est en demeure, l’autre peut lui fixer ou lui faire fixer par l’autorité compétente un délai convenable pour s’exécuter.

IV-) Yargı Kararları:

1-) Y. 11. HD, T: 06.05.2019, E: 2018/858, K: 2019/3417:

“… Davacı vekili; taraflar arasında 29.06.2013 tarihinde akdedilen Ortaklık Ayrılık Sözleşmesi uyarınca, müvekkilinin L. Kuy. San. ve Tic. A.Ş.’deki hisselerinin tümünü davalıya devretmeyi, davalının ise müvekkili ile ayrıca ortak oldukları S. International Taah. Tur. ve Tic. A.Ş.’deki tüm hisselerini müvekkiline devretmeyi taahhüt ettiklerini, sözleşme ile mutabakatın sağlandığı tarihe kadarki dönem için ortaklığın ortaklar tarafından finanse edilmesinden kaynaklı cari hesaplar ve ortakların birbirleri arasındaki alacak-borç rakamları üzerinde mutabakata varıldığını, davalı tarafından en geç 31.12.2013 tarihine kadar müvekkiline 201.737$ tutarındaki meblağın ödenmesi hususunda da anlaşıldığını, ancak davalıya sözlü ve yazılı hatırlatmalara rağmen, düzenlenen belgeleri imzalamaktan ve sözleşmeden belirtilen ödemeleri yapmaktan kaçındığını ileri sürerek, müvekkili ile davalı arasındaki sözleşme uyarınca yükümlülüklerini ifa etmeyen davalıdan, TBK m. 177-182 hükümleri uyarınca sözleşmenin cezai ödeme başlıklı 4. maddesinde belirlenen 100.000 $ tutarındaki cezai ödeme tutarının tahsilini talep ve dava etmiştir.

Davalı vekili; sözleşmenin 805 Sayılı Kanun’un 1 maddesine aykırılık teşkil ettiği, bu nedenle geçersiz olduğunu, tarafların fesih protokolünü uygulamadıkları bizzat davacının belgeleri ve ikrarı ile ortada olduğunu, davacının şirket giderlerine ilişkin şirkete ödemeler yapması sözleşmenin feshedildiği anlamına geldiğini, cezai şartın geçerli olsa dahi, fahiş miktarda olup indirilmesi gerektiğini ileri sürerek davanın reddini talep etmiştir.

Mahkemece, tüm dosya kapsamına göre; taraflar arasında 29.06.2013 tarihinde Ortaklık Ayrılık Sözleşmesi imzalandığını ve sözleşmede hisselerin devri konusunda anlaşmaya varıldığını, sözleşmenin 4. maddesinde 100.000 USD cezai şarta ilişkin hüküm bulunduğunu, ancak tarafların imzalamış oldukları sözleşme ile hisselerini devredeceği şirkete ait borçlarını sözleşme tarihinden sonra ödediği, taraflar arasındaki imzalanan hisse devrine ilişkin sözleşmenin yürürlüğe girmediği, karşılıklı edimlerin yerine getirilmediğinden davacının sözleşme uyarınca cezai şart talep edemeyeceği gerekçesi ile davanın reddine karar vermiştir.

Bu karara karşı, davacı vekili istinaf kanun yoluna başvurmuştur.

İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesince, dosya üzerinden yapılan istinaf incelemesinde; taraflar arasında akdedilen S. ve L. şirketlerindeki hisselerin karşılıklı olarak devrine ilişkin imzalanan sözleşmenin 1. maddesine göre tarafların hisse devirlerini sözleşme tarihi 29.06.2013’ten itibaren 20 gün içinde eş zamanlı olarak gerçekleştirilmesi konusunda anlaştıkları, ancak davacının davalıya hitaben çekmiş olduğu ilk noter ihtarname tarihinin 19.08.2013 ikinci noter ihtarnamesinin 08.01.2014 tarihi olduğu, buna göre tarafların sözleşme tarihinden itibaren 20 gün içinde eş zamanlı olarak hisselerini devrettiklerine ilişkin bir kayda rastlanmadığı gibi davacı tarafından aynı süre içinde davalıyı hisse devri konusunda temerrüde düşürdüğüne ilişkin ihtar, belge ya da herhangi bir delile rastlanmadığı, bu tarihten sonra sözleşmenin hisse devrine ilişkin hükmünün uygulanma imkanı da bulunmadığı, ayrıca sözleşmenin 3.1 maddesindeki ödeme tablosunda belirtilen 201.737-USD tutarındaki ödeme yükümlülüğünün hisse devrinin gerçekleşmesinden sonra ifası gerektiği gerekçesiyle davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.

Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.

Dava, sözleşmede kararlaştırılan cezai şartın ödenmesi istemine ilişkindir.

6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 123. maddesinde ’’Karşılıklı borç yükleyen sözleşmelerde, taraflardan biri temerrüde düştüğü takdirde diğeri, borcun ifa edilmesi için uygun bir süre verebilir veya uygun bir süre verilmesini hâkimden isteyebilir.’’ hükmü ile karşılıklı borç yükleyen sözleşmelerde taraflardan biri temerrüde düştüğü takdirde, diğer tarafın borcun ifa edilmesi için süre verebileceğini açıkça düzenlemiş olup, diğer taraf, temerrüde düşen tarafa verdiği uygun süre içinde ifa yerine getirilmediği takdirde, 125. maddedeki seçimlik hakları kullanabilir. 123. maddede öngörülen uygun süreyi temerrüde düşen borçluya vermeyen taraf, TBK 125. maddede öngörülen seçimlik hakları kullanamayacaktır. TBK 124. maddede ise, süre verilmesini gerektirmeyen durumlar tadadi olarak sayılmış olup, temerrüde düşmüş borçlunun içinde bulunduğu durumdan veya tutumundan süre verilmesinin etkisiz olacağı anlaşılıyorsa veya borçlunun temerrüdü sonucunda borcun ifası alacaklı için yararsız kalmışsa veya borcun ifasının, belirli bir zamanda veya belirli bir süre içinde gerçekleşmemesi üzerine, ifanın artık kabul edilmeyeceği sözleşmeden anlaşılıyorsa, diğer taraf temerrüde düşen tarafa süre vermesine gerek olmaksızın, doğrudan, TBK 125. ve devamı maddelerdeki seçimlik hakları kullanabilir.

Somut olayda, taraflar arasındaki sözleşmenin karşılıklı borç yükleyen sözleşme olmasına, 6098 Sayılı TBK’nın 124. maddesindeki süre verilmesini gerektirmeyen durumlardan hiç birinin bulunmamasına ve davacının davalıya gönderdiği 19.08.2013 tarihli ihtarnamenin, 6098 Sayılı TBK’nın 123. maddesi uyarınca verilmesi gereken uygun süreyi içerdiğinin anlaşılmasına göre, mahkemece, davacı talebinin 6098 Sayılı TBK’nın 125 ve 179. maddeleri uyarınca uygun olup olmadığının değerlendirilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde davanın reddine karar verilmesi isabetli olmamış olup, karar aleyhine davacı vekili istinaf başvurusunu esastan reddeden bölge adliye mahkemesi kararının, bu nedenle bozulması gerekmiştir. …”

2-) Y. 15. HD, T: 09.04.2019, E: 2018/3871, K: 2019/1637:

“… Asıl ve karşı dava, arsa payı karşılığı inşaat yapım sözleşmesinden kaynaklanmış olup, asıl dava tapu iptali ve tescil, mahrum kalınan gecikme nedeniyle uğranılan zarar ve manevi tazminat, karşı dava, eksik işlerin giderim bedeli ile gecikme tazminatı alacaklarının tahsili istemine ilişkindir.

Mahkemece asıl davada tapu iptali ve tescil talebi ile kira kaybı (gecikme) tazminatı isteminin kabulüne, manevi tazminat talebinin reddine, karşı davada nesafet bedeli ile ilgili talebin kabulü, gecikme tazminatı ile ilgili isteminin kısmen kabulüne dair verilen karar, davacı-k.davalı ile davalı-k.davacı ... vekillerince temyiz edilmiştir. …

Asıl dava davacısı şirket yüklenici, davalılar arsa sahibidir. Taraflar arasında imzalanan ... 7. Noterliği’nin 30.04.2012 gün 7845 yevmiye numaralı düzenleme şeklinde gayrimenkul satış vaadi ve kat karşılığı inşaat sözleşmesinin 2. maddesinde yükleniciye yapılacak inşaatta verilecek bağımsız bölümler gösterilmiş, arsa sahiplerine bırakılan bağımsız bölümlerin tesliminde gecikme halinde sözleşmenin 6. maddesinde gecikme tazminatı kararlaştırılmıştır. Yükleniciye bırakılacak bağımsız bölümlerin teslimi gereken tarih ya da inşaatın seviyesine göre aşamalı devir öngörülmemiş olup, yapı kullanma izin belgesi alma mükellefiyeti de yükleniciye bırakılmış olduğundan yüklenici ancak inşaatı sözleşme ve ekleri tasdikli ruhsatı projesi ile imara uygun olarak tamamlayıp yapı kullanma izin belgesini alıp teslim ettikten sonra arsa sahiplerinden tapu paylarının kendisine devrini isteyebilecektir.

Sözleşme tarihinde yürürlükte bulunan 818 Sayılı BK’nın 106/I, dava tarihinde yürürlükte olan 6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 123. maddesi hükmünce, karşılıklı borç yükleyen sözleşmelerde taraflardan biri temerrüde düştüğü takdirde, diğeri borcun ifa edilmesi için uygun bir süre verebilir veya uygun bir süre verilmesini hâkimden isteyerek … BK’nın 106/II, TBK’nın 125. maddesindeki seçimlik haklarını kullanabilir. BK’nın 107, 6098 Sayılı TBK’nın 124. maddesindeki süre verilmesini gerektirmeyen durumların varlığı halinde alacaklı süre vermeden temerrütten doğan haklarını kullanabilir.

Asıl davada davacı yüklenicinin gecikme nedeniyle giderimini istediği zarar ve mahkemece kira kaybı olarak nitelendirilen alacak BK’nın 106/II. maddesinde sayılan seçimlik haklardan, akdin ifasını bekleyerek gecikme nedeniyle zarar ve ziyan davası, TBK’nın 125/I. maddesinde ifade edilen borcun ifasını bekleme ve gecikme nedeniyle tazminat isteme hakkıdır. Az yukarıda açıklandığı gibi, yükleniciye verilecek bağımsız bölümlerin devri için kararlaştırılmış kesin vade olmadığı gibi, yüklenicinin bu bağımsız bölümlerin hak ettiği halde kendisine devrini talep ettiği ve arsa sahiplerini temerrüde düşüren ihtarı bulunmamaktadır. Süre verilmesini gerektirmeyen bir durum da söz konusu değildir. Kaldı ki mahkemece de davalı arsa sahiplerinin asıl davaya karşı çıkmakta haklı oldukları kabul edilerek harç, ücreti vekâlet ve yargılama gideri ile sorumlu tutulmamışlardır.

Bu durumda mahkemece sözleşmede kararlaştırılan kesin vade olmadığı, süre verilmesini gerektiren durumlar bulunmadığı ve yüklenici tarafından bağımsız bölümlere hak kazanıldıktan sonra arsa sahipleri tarafından devirleri talep edilerek temerrüde düşürülmedikleri ve TBK’nın 125/I. maddesindeki gecikme (kira) tazminatı isteme koşulları oluşmadığından asıl davada kira tazminatı (gecikme tazminatı) ile ilgili istemin reddi yerine kabulü doğru olmamıştır. …”

3-) Y. 14. HD, T: 30.01.2018, E: 2017/3352, K: 2018/717:

“… Davacı vekili 21/01/2010 tarihli dilekçesi ile; davacının, davalı şirket ile aralarında 23.08.2000 tarihli sözleşme düzenlendiğini, sözleşmede dairenin satış bedelinin tamamının senetlerinin alındığı, markın aylık artışının %6’dan fazlasının alınmayacağının kararlaştırıldığını, sözleşme uyarınca 13 ada 62 parsel üzerine inşaat edilen ...Sitesi ... Blok ....kat ... numaralı mesken cinsli bağımsız bölümü ödeme planı uyarınca 75.000,00.DM karşılığında satın aldığını, dairenin 22.01.2003 tarihinde davacıya yazılı belge ile teslim edildiğini, 8 yıldır davacının kullanımında olduğunu, … davacının tüm ödemelerini eksiksiz yerine getirdiğini, … ancak taşınmazın tapu kaydı verilmediği gibi yüklenici şirket tarafından diğer davalı ...’e muvazaalı olarak devredildiğini ileri sürerek davaya konu taşınmazın tapu kaydının iptali ile davacı adına tescilini, aynen ifa ve talebinin kabul edilmemesi halinde 10.200.DM’nin fiili ödeme tarihindeki döviz kuruna göre hesaplanması sonucu toplam 33.193,00-TL’nin dava tarihi itibariyle işleyecek en yüksek avans faizi ile davalı arsa sahibi ve yüklenici şirketten tahsilini istemiştir.

Davalılar vekili, davacının davaya konu taşınmazı 2000 yılından beri kullanmasına rağmen tapusunu almadığını, bedelinin ödenmediğini, taşınmazın tahliyesine dair kesin hüküm bulunduğunu, taşınmazın tahliye edildiğini, taraflarınca kabul edilen 10.200-DM ve 5.000,00-TL çek bedelini ödemeye hazır olduklarını, bu miktara yönelik davanın açılmasına sebebiyet vermediklerinden, kabul edilen kısım dışındaki taleplerin reddini savunmuştur.

Mahkemece, taraflar arasındaki sözleşme uyarınca davacının ödemesi gereken tutarın 75.000 DM. olduğu, satış bedelinin tamamı ödenmediğinden meni müdahale ve ecrimisil davası ile davalı satıcı şirket tarafından satış sözleşmesinin haklı olarak feshedildiğinin kabul edilmesinin ve davacının tapu iptal ve tescil talebinin yerinde olmadığı, düzenlenen bilirkişi raporlarının hükme esas alınacak nitelik ve yeterlilikte olduğu anlaşıldığından, davacının davalı ... aleyhine olan davasının reddine, davacının davalı ... İnşaat Turizm Ticaret A.Ş. aleyhine açtığı davanın kısmen kabulüyle 31.151,46 TL’nin dava tarihinden itibaren işleyecek ticari temerrüt faizini geçmeyecek oranda avans faizi ile birlikte davalı şirketten alınarak davacıya verilmesine, fazlaya dair talebin reddine, ... Köyü 13 ada 62 parsel, Ö blok 19 numaralı bağımsız bölüm üzerindeki tedbirin karar kesinleştiğinde kaldırılmasına karar verilmiştir.

Hükmü, davacı ...vekili ve davalı ... İnşaat Tur. Tic. A.Ş. vekili temyiz etmiştir. …

Dava, davalı ... ve dava dışı diğer arsa malikleri ile davalı yüklenici şirket arasında düzenlenen 29.12.1999 tarih, 48509 yevmiye numaralı kat karşılığı inşaat sözleşmesi gereğince yüklenici şirkete düşen 62 Sayılı parsel Ö blok 19 numaralı mesken cinsli ve 16.04.1999 tarih, 1650 yevmiye numaralı işlem ile davalı arsa sahibi ...adına kat irtifakı suretiyle tescil edilen bölümün davalı yüklenici şirket tarafından 23.08.2000 tarihli harici yazılı satış sözleşmesine göre davacıya temlik ve teslimine dayalı tapu iptali ve tescil, mümkün olmadığı takdirde alacağın tahsili istemine ilişkindir.

Davalılar, 23.08.2000 tarihli alacağın temlikine dair sözleşmenin haklı olarak feshedildiğini savunmuşlar ise de yüklenici şirket tarafından açılmayan ve konusu farklı olan müdahalenin önlenmesi hükmü, temlik sözleşmesinin feshine gerekçe gösterilmeyeceği gibi 6098 Sayılı Borçlar Kanununun 123. maddesi (818 Sayılı Borçlar Kanunun 106. maddesi) gereğince temlik sözleşmesinin fesih hakkının kullanılabilmesi için davalı satıcı yüklenici şirketin, bakiye bedel için uygun süre vererek davacıyı temerrüde düşürmesi gerekir. Belirtilen işlemler yapılmadığından davalı şirket, temlik sözleşmesinin feshedildiği savunmasını yasal delillerle ispat edememiştir. Bu sebeple davacının temlik sözleşmesi halen geçerlidir. Davacının 23.08.2000 tarihli sözleşmedeki temlik ve satış bedeli olan 75.000 DM’a karşılık 65.687,67 DM ödediği 18.04.2014 tarihli mali bilirkişilerin raporu ile belirlenmiştir. Bu durumda, davacının karşılıklı edimleri içeren temlik sözleşmesine dayanarak taşınmazın tapu kaydının iptali ile adına tescilini isteyebilmesi için 6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 97 maddesi, (mülga 818 Sayılı Borçlar Kanunu’nun 81. maddesi) hükmü uyarınca öncelikle kendi edimini yerine getirmesi zorunludur.

Hal böyle olunca; temlik sözleşmesinde satış bedeli olarak belirlenen Alman Markı, 28 Şubat 2002 tarihinde yasal para olma özelliğini kaybederek tedavülden kalkmış bulunduğundan, davacının temlik sözleşmesine göre ödemesi gereken bedel 9.312,33 DM olduğundan davacının sözleşmedeki satış bedeli ile ödemiş olduğu bedel oranlanarak, davaya konu bağımsız bölümün dava tarihindeki rayiç bedeli belirlenerek satış bedelindeki oranlamaya göre saptanacak bakiye satış bedeli davalı yüklenici şirkete ödenmek üzere TBK 97 maddesi uyarınca birlikte ifa kuralı gereğince davacı tarafa depo ettirilmeli, ondan sonra davacının yüklenicinin halefi olarak tescil istemine hak kazanıp kazanmadığı değerlendirilerek, tapu iptali ve tescili talebi hakkında bir karar verilmesi gerekir. …”

Copyright © 2017 - 2025 Prof. Dr. İlhan Helvacı. Tüm hakları saklıdır.
X